top of page
Search

SIBO TANISI NASIL KOYULUR ?

SIBO Tanısı

İnce bağırsak bakteri aşırı büyümesi (SIBO) tanısı, başlangıçta malabsorpsiyonun bir nedeni olarak tanımlandığı dönemlerde jejunal aspirat kültürleri temel alınarak yapılmıştır. Bu yöntemde, ince bağırsaktan alınan sıvının kültürü yapılarak 10⁵ koloni oluşturan birim/ml'den fazla bakteri bulunması SIBO tanısı için bir eşik değer olarak belirlenmiştir.

Ancak, jejunal aspirasyonun zahmetli, invaziv ve teknik olarak zor olması, gastroenterologları farklı tanı yöntemleri aramaya yöneltmiştir. Bu doğrultuda, duodenal aspirasyon uygulaması başlamış olsa da, bu yöntemin tanı kriterleri hiçbir zaman valide edilmemiştir ve kontaminasyon riski taşımaktadır. Son zamanlarda geliştirilen perendoskopik kateter tasarımları bu kontaminasyonu en aza indirmeyi amaçlamaktadır ve yeni tanı kriterlerinin geliştirilmesi beklenmektedir.

İkinci önemli gelişme, karbonhidratların bakteriyel metabolizması sonucu oluşan hidrojen gazının ölçülmesine dayanan nefes testlerinin ortaya çıkması olmuştur. Özellikle laktuloz nefes testleri (LBT), yutulan şekerli bir şurup sonrası nefes örneklerinin alınması prensibiyle SIBO tanısında yaygınlaşmış ancak oldukça tartışmalı bir alan yaratmıştır. Günümüzde, bu testlerde genellikle glikoz ve laktuloz gibi substratlar kullanılır ve nefeste hem hidrojen hem de metan düzeyleri ölçülür.

Nefes testlerinin yorumlanması çeşitli zorluklar içermektedir. Önerilen tanı kriterleri arasında bazal hidrojen/metan atılımı, bazale göre erken gaz atılımı artışı ve "çift zirve" bulunmaktadır. Başlangıçta "çift zirve"nin erken olanının ince bağırsakta anormal fermantasyonu, geç olanının ise substratın çekuma ulaşmasını yansıttığı düşünülmüştür. Ancak, "çift zirve"ye yönelik şüphelerin artmasıyla "erken pik" daha fazla önem kazanmıştır. Kuzey Amerika konsensüsü, glikoz veya laktuloz nefes testi sırasında substrat alımından sonraki 90 dakika içinde bazal değere göre ≥ 20 ppm hidrojen artışını SIBO için pozitif olarak kabul etmiştir [11, 41•].

Buna rağmen, "erken pik"in aslında hızlanmış intestinal geçişi ölçtüğünü ve SIBO'yu yansıtmadığını savunanlar da bulunmaktadır. Yu ve arkadaşları (2011) tarafından yapılan çalışmalar, nefes hidrojenindeki artışın zamanlamasından bağımsız olarak substratın kolona ulaşmasıyla ilişkili olduğunu açıkça göstermiştir, bu da birçok "erken pik"in nedeninin SIBO değil, hızlı geçiş olabileceğini düşündürmektedir. Nefes testlerini savunanlar ise hidrojen nefes testlerinin yanlış pozitif oranının yalnızca %15 olduğunu ve glikoz bazlı testlerde bu oranın daha düşük olduğunu iddia etmektedirler. Ancak, glikoz bazlı testlerin geçişten etkilenmediği varsayımı da sorgulanmaktadır; Lin ve arkadaşları (2016), radyoizotopla işaretlenmiş bir glikoz bolusunun hidrojen pikinin ortaya çıkmasından önce çekuma ulaştığını belirtmişlerdir. Sundin ve arkadaşları (2018) tarafından yapılan bir çalışmada, jejunal aspiratların geleneksel kültürleri ve yüksek verimli sekanslama ile detaylı analizi ile nefes testleri aynı bireylerde yapılmış ve kültürün bakteri sayılarını önemli ölçüde az gösterdiği, nefes testi sonuçları ve bakteri sayıları arasında korelasyon olmadığı ve SIBO için kabul edilen eşiklerdeki bakteri aşırı büyümesinin tanı eşiklerini karşılayacak nefes hidrojeni seviyeleri üretemeyeceği sonucuna varılmıştır [13, 14, 43, 10•]. Bu çalışma, pozitif nefes testlerinin arkasında SIBO değil, glikoz malabsorpsiyonunun olabileceğini düşündürmektedir [14, 10•].

Son zamanlarda geliştirilen kapsül bazlı teknoloji, bağırsakta hareket ederken gerçek zamanlı intraluminal gaz (hidrojen, karbondioksit, oksijen ve metan) ölçümü sağlayarak nefes testlerinin zayıflayan temellerini daha da sarsmaktadır [15, 16, 12•]. Normal gönüllülerde yapılan ilk çalışmalar, 40 g oral glikoz yüklemesinin ince bağırsakta tam olarak emilmediğini ve bu nedenle kolonda fermantasyona uğrayarak bir nefes hidrojeni piki (ünlü "erken pik") oluşturabileceğini açıkça göstermiştir [16, 12•].

Sachdeva ve arkadaşları (2011) tarafından yapılan bir çalışmada ise, SIBO tanısı için glikoz nefes testi (GBT) kullanılmıştır. Bu çalışmada, 100 gram glikoz uygulamasından sonraki 3 saat boyunca her 15 dakikada bir nefes hidrojen ve metan konsantrasyonları ölçülmüştür. Bazal değerin üzerinde kalıcı bir hidrojen veya metan artışı (> 12 ppm) SIBO tanısı için kriter olarak kabul edilmiştir. Bu çalışmada, İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS) olan hastalarda SIBO prevalansı sağlıklı kontrollere göre daha yüksek bulunmuştur.

Sonuç olarak, SIBO tanısı hala kesin bir "altın standart"tan yoksundur [37, 75•]. Geleneksel jejunal aspirat kültürlerinin sınırlamaları ve yaygın olarak kullanılan nefes testlerinin yorumlanmasındaki zorluklar devam etmektedir. Yeni teknolojiler ve ince bağırsak mikrobiyotasının daha iyi anlaşılması, gelecekte daha güvenilir tanı yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Mevcut durumda, SIBO tanısı klinik şüphe, risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve nefes testleri gibi yöntemlerin dikkatli bir şekilde yorumlanmasıyla konulmaya çalışılmaktadır

 
 
 

Comments


bottom of page